-
REYHAN AHMADİ
Tarih: 09-04-2025 10:23:00
Güncelleme: 09-04-2025 10:23:00
KÜRESEL DALGA, YERLİ ÇALKANTI
Trump’ın gümrük sopası, Türkiye’deki üretim düşüşüyle birleşince piyasalar yeni bir döneme giriyor. Dolar, altın ve TL üçgeninde sıkışan ekonomiye yapısal çözümler şart.
2024’ün son çeyreğiyle birlikte dünya yeniden diken üstünde. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın gündeme taşıdığı yeni gümrük vergileri, küresel ticaret savaşlarının fitilini yeniden ateşlerken, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler bu sarsıntıdan fazlasıyla payını alıyor.
Trump’ın ticaret bariyerlerini yükselten bu yaklaşımı, her ne kadar Amerikan üreticisini koruma iddiası taşısa da, dünya piyasalarına daha fazla belirsizlik, daha az öngörülebilirlik sunuyor. Bu iklimde yatırımcıların yönü yine aynı: Dolar ve altın gibi güvenli limanlar.
Türkiye cephesine baktığımızda, dolar/TL kuru yeniden yukarı yönlü ivme kazanmış durumda. Aynı şekilde gram altın da rekor üstüne rekor kırıyor. Küresel ons altın fiyatlarının yükselmesi bir yana, içeride TL’nin değer kaybı da bu yükselişi katlıyor. Sonuç: Vatandaş tasarruflarını dövize, altına kaydırıyor; TL ise günlük hayatta eriyor.
Ancak piyasa hareketlerini sadece küresel gelişmelere bağlamak kolaycılık olur. Türkiye’nin iç dinamikleri, bu kırılgan ortamı daha da derinleştiriyor. En dikkat çekici örnek: tarımsal üretimdeki düşüş.
TÜİK ve Tarım Bakanlığı verilerine göre;
• Zeytin üretimi %48,9,
• Ayçiçeği üretimi %13,8,
• Buğday %5,5,
• Fındık %15,
• Antep fıstığı %26,4 oranında geriledi.
Bu düşüş, sadece çiftçinin değil, soframızdaki her vatandaşın meselesi. Çünkü üretim azaldıkça ithalat zorunlu hale geliyor, ithalat döviz ihtiyacını artırıyor, bu da TL’nin değer kaybını tetikliyor. Tarımdan sanayiye kadar her kalem dövize bağımlı hale gelmişken, kurdaki her kıpırdama enflasyonla soframıza geri dönüyor.
Ekonomi ise bu kısır döngüye sıkışmış durumda:
Kur artıyor → Enflasyon artıyor → Güven azalıyor → Tasarruf dövize kayıyor → TL zayıflıyor.
Bu denklemde en çok zarar gören ise sabit gelirli vatandaş ve reel sektör oluyor. Üretmeden tüketen, tasarruf yerine kaçışla yaşayan bir ekonomi modeli uzun vadede sürdürülebilir değildir.
Peki çözüm ne?
• Öncelikle üretim merkezli bir kalkınma politikası şart.
• Tarımda girdi maliyetleri düşürülmeli, genç üreticiler desteklenmeli.
• Sanayiciye öngörülebilir kur ve düşük enerji maliyeti sunulmalı.
• Kredi erişimi kolaylaştırılmalı, ama doğru alanlara yönlendirilmelidir.
Yatırımcıyı ürküten değil, cesaretlendiren bir iklim gerekiyor. Bunun yolu da hem içeride hem dışarıda güveni yeniden inşa etmekten geçiyor.
Dışarıda Trump’ın gümrük sopası, içeride üretim eksikliği ve maliyet kriziyle boğuşan bir Türkiye var. Ekonomi sadece faiz, kur, enflasyon üçgeninde yönetilemez. Artık toprağa, üreticiye, sanayiciye kulak verme zamanı.
Yarın sabah dolarla değil, toprakla uyanmalıyız.
Çünkü bir ülke toprağını unuttuğunda, geleceğini de unutur..