-
KADİR KILIÇ
Tarih: 20-04-2025 20:08:00
Güncelleme: 20-04-2025 20:08:00
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te yaptığı “Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı”, Kürt halkı açısından yalnızca bir çözüm arayışı değil; aynı zamanda ulusal birlik, demokratikleşme ve halkların birlikte yaşam tahayyülünü içeren kapsamlı bir manifestodur. Bu çağrı, silahların susmasıyla başlayacak yeni bir dönemin ve halklar arasında onurlu bir barışın inşası için ortaya konmuş önemli bir yol haritasıdır.
-
Demokratik Barış İradesinin Yansıması
2025 Newroz’una haftalar kala yapılan bu çağrı, salt bireysel bir iradenin değil; uzun süredir bastırılmış, görmezden gelinmiş ve inkâr edilmiş bir halkın tarihsel talebinin dile gelmiş biçimidir. Bu çağrı, Kürt halkının sadece silahlı mücadeleyle değil, demokratik yollarla da taleplerini ifade edebileceğini ve eşit yurttaşlık temelinde bir çözümün mümkün olabileceğini tüm kamuoyuna göstermiştir. 27 Şubat, bu yönüyle yalnızca Kürt sorunu bağlamında değil, Türkiye’nin demokratikleşme serüveninde de yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir.
Türkiye’nin geçmişinde birçok çözüm imkânı ya inkâr edilmiş ya da zamanında değerlendirilememiştir. Ancak 2025’te yapılan bu çağrı, halkların barışçıl yollarla çözüm üretebileceği bir çerçeve sunmuştur. Öcalan’ın mesajı; halkların birbiriyle savaşarak değil, dayanışarak var olabileceğini vurgulayan tarihsel bir fırsattır.
-
Newroz’un Yükselen İradesi
Bu çağrıya yönelik en güçlü yanıt, hiç şüphesiz halkın meydanlarda ortaya koyduğu kitlesel sahiplenme olmuştur. 2025 Newroz’una hazırlanan milyonlarca insan, Diyarbakır başta olmak üzere birçok şehirde bu çağrıyı sahiplenerek barışın arkasında güçlü bir halk iradesi olduğunu göstermektedir. Kürt halkı, kendi öz iradesini barış talebiyle birleştirmiş; çatışmalı sürecin sona ermesi için yeni bir umut ortaya koymuştur.
Newroz alanlarında yankılanan bu irade, yalnızca Kürt halkının değil, barış isteyen tüm kesimlerin sesi olmaktadır. Bu sahiplenme, halkın çözümün asli unsuru olduğunun ve sadece devletin değil halkların da bu sürecin öznesi olduğunun açık göstergesidir.
-
Devletin Sorumluluğu ve Tarihi Fırsat
Yapılan bu çağrı, devlet için yeni bir başlangıç yapma fırsatıdır. 2025 yılında yapılmış olması, geçmiş süreçlerden alınan derslerle daha sağlıklı bir barış zeminine imkân tanımaktadır. Şayet bu çağrı ciddiyetle karşılanırsa, yeni bir toplumsal sözleşmenin temelleri atılabilir. Ancak geçmişin inkâr, bastırma ve çözümsüzlük politikaları tekrar edilirse, bu tarihsel fırsat da heba edilecektir.
Bugün, devletin elinde barış için halkın açık desteği varken, bunu yok saymak yalnızca Kürt halkını değil, Türkiye'nin geleceğini de karanlığa mahkûm etmektir. Çözüm, hâlâ mümkündür ve bu kez geçmişten daha güçlü bir toplumsal iradeyle karşı karşıyayız.
-
Kürt Kamuoyundaki Tartışmalar ve Sorumsuz Yaklaşımlar
Ne yazık ki bu tarihi çağrıya, Kürt kamuoyunun kimi kesimlerinden de eleştiriler yöneltilmiştir. Ancak bu eleştirilerin önemli bir kısmı, geçmişin katı ideolojik kalıplarına sıkışmış, halk gerçekliğinden uzak ve çözümsüzlüğü dayatan bir perspektifi temsil etmektedir. Öcalan’ın çağrısı, kişisel bir gündem değil, Kürt halkının on yıllardır verdiği mücadelenin evrilerek ulaştığı tarihsel bir düzlemdir.
Ulusal birlik ve halkların ortak geleceği adına atılan bu adımı küçümsemek, aslında Kürt halkının geleceğini tehlikeye atmak anlamına gelir. Oysa tarih, her halkın önüne bazı dönemlerde özel fırsatlar çıkarır. Bu fırsatları doğru değerlendirmek, halkın ve liderlerin tarihsel sorumluluğudur.
-
Birlik, Barış ve Yeni Başlangıçlar
27 Şubat 2025’te yapılan bu çağrı, sadece bir çözüm önerisi değil; aynı zamanda halkların geleceğini birlikte kurma iradesidir. Barışa giden yol, ancak bu iradenin yeniden hatırlanması, ortak hafızanın canlandırılması ve halkların birlikte mücadelesiyle mümkündür.
Kürt halkı, bu çağrıyı daha çok sahiplenmeli; geçmişteki başarısızlıklardan ders çıkararak geleceği birlikte inşa etmelidir. Aynı şekilde devletin de artık inkâr ve bastırma politikalarından vazgeçmesi, halkların eşitliğini ve barışını esas alan yeni bir yaklaşım benimsemesi elzemdir. Çünkü çözüm hâlâ mümkündür. Ve bu çözüm, halkların ortak iradesiyle, demokratik toplumu esas alan Asrın Çağrısının yol haritasıyla gerçekleşecektir.
Kürt halkı bu tarihî fırsatı çok iyi değerlendirmelidir. Bu sadece bir barış süreci değil, aynı zamanda kendi toplumsal birikimini, politik deneyimini ve halkların birlikte yaşama idealini somutlaştırabileceği bir andır. Her birey, her kurum, her yapı; bu sürecin taşıyıcısı olmalı ve barışın kalıcılaşması için daha çok sorumluluk almalıdır. Çünkü bu çağrı, sadece bir sesleniş değil; aynı zamanda halklara bırakılmış tarihî bir emanettir.
- Baba İshak'tan Önder'e Anadolu'nun bitmeyen direniş geleneği
- Barış Süreçlerinde Sivil Toplumun “Üçüncü Göz” Rolü
- AŞİRET FEDERASYONLARI: Kürt Halkının Demokratik Mücadelesine Karşı Gizli Bir Tuzak
- DÜRZÎLER KİMDİR ?
- Kerbaladan Halepçe'ye ordan yeni Suriye'ye varan katliamlar tarihi
- Tarihi Çerçeve Anlaşması ve Kürt Halkının Yeni Dönemi
- "Kürt Halkının Geçmişi, Bugünü ve Geleceği: Barış ve Toplumsal Birleşim Arayışı"